20 Aralık 2008 Cumartesi

çok ağır

ağla sevdam, ağla
ağla, zorba bu dünya
ağla, susma ağla
ağla, ağla

kördüğüm çember dört duvar
can evinde bıkar, can uçar
boş kalır o hanlar, saraylar

beni sen al
yeminim var
kül oldum, söndüm
ateşine sar
sar, al beni sana sar
sar, sar
bana sensin yar

habersiz kuşlar geçer
geceler zehir zıkkım
gözlerimi sel basmış
yağmurlar ardındayım
aşığım, ben sana cok aşığım
yola çık, yollardayım

8 Aralık 2008 Pazartesi

Korkuyorum!
Hiç içinde bulunmadığım durumlar değilsede bunlar üşümeye başladım. Yalnız olduğumu hissetiğim anda veya korktuğumda/ümidimi kestiğimde hep üşürüm. Bilirim hep ne kadar yalnız olduğumu ama unutmaya çalışıyorum, korkuyorum yanlış tercih yapmaktan. Bu kadar cesur olmaktan korkuyorum, gerçeklerin yüzüme söylenmesinden hiç hoşlanmadım.

Köşe bucak kaçıyorum gerçeklerimden, çoğu zaman üzerlerine yürüdüğümdendir sanırım bir boşluk bulduğumda kendi içime sığınıyorum. Kimseyle yapılamayacak bir ruh hali içinde kendi halime üzülüyorum. Sonra birden "kalk be oğlum" diyorum, "evet durum bu ama ne yapalım ki ilkkez başına gelmiyor" ısrar ediyorum. "Daha geçen böyle olmadık mı biz" ikna çabalarım hemen sonuç veriyor, sigara boğazımı yakıyor normal hayata döndüğümde. Öleceğim aklıma geliyor, yarısında atıyorum. Yoksa umrumda mı ölmek yalnız kaldığımda, zaten mezarda sorguda gibiyim. Az sonra birileri mezarımı kazacak ve kemiklerimden de kurtarmak için dünyayı, cesedimi yakacak.

Yalnız kaldığımda ıslık çalıyorum yada şarkı mırıldanıyorum. Kendi kendime çıkardığım bir tartışmada kendimi ikna edecek kelimeler arıyorum, yine bana söylüyorum. Hiç bir işi yarım bırakmadığım gibi bu halimide yarım bırakmıyorum, eğer o an için yeterince acıklı değilse durumum "babam yaşasaydı" diyorum. Kendime acıyorum, o içimde sakladığım küçük çocuğu çıkarıp saçlarını okşuyorum. Onunla beraber ağlıyorum.

Kendimi bile bile nasılda soyutladığımı farkettiğimde asıl acıyor içim. Filmlerden görüyoruz hep çocuk kızı bırakıyor veya annesine küsüyor, arkadaşıyla kavga eiyor falan işte neticede kendi elleriyle yalnızlığa itiyor kendini. Kendi düşen ağlamaz deyip, napalım böylesi daha iyi oldu demek ki demekle yetiniyor. Bende o sıradan film karakterleri gibiyim.

Ama henüz film bitmedi o yüzden ne olacağımda belli değil, kendime acımaktan vazgeçmem lazım benim gibi olamayan bir çoklarından daha erkek olduğum için şükretmem gerekir. Kimseye söylemeyin ama ben henüz büyümedim, o içimden çıkartıp başını okşadığım adam gibi birde beni dizine alıp sevememiş bir babam var hala içimde.

Belkide sırf bu yüzden, sırf bana "bak şöyle olmalı oğlum" diyecek biri olmadığından kendi başıma öğreniyorum herşeyi ve çok fazla hata yapıyorum. Aslında cebimde birazcık param, fiyakalı ayakkabılarım ve bir kaç elbisem olduktan sonra çok umrumdada değil, çocukluğum hep kahraman olmakla geçti. Ama ben şimdi olsam olsam anti-kahraman olurum.

Yalnız bir bayram günü elini öpemediğim bütün büyüklerime selamlar.
Neden her bayram yağmur yağar ki?

4 Aralık 2008 Perşembe

kürş-i klarnet

yoldan uzağa düşmüş bedenim, ıslanıyorum
erimek midir bu anlamsız çöküş
tane tane bitmek son yok sanarken yolun sonunu görmek --
klarnet çalınıyor cadde ortasında bi cesed için
ağlamaklı bir kaç kadın
ellerimi bulamıyorum, sanırım yine düşünmekteyim
düşündükce düşünemez oluşum
merhametim yok
yolun sonunu görecek cesaretim hiç yok
gelir kendi başlarına günler çağırmaya gerek yoktur belaları
bela aslen kadınsa çemberdedir yüreğin anlamalısın
dönüş yok dönmeye mecal yok
kadınlar susmuş ağlayan yok
giden dönen hep aynı yerde
almalılar artık benimde canımı
kanatlarımı kırsınlar uçmayayım diye
sana bağlasalar beni cesedinin başucuna gözlerinin tam içine
söz verdim ben kendime dönmem yoldan
sende de geçerim sensizde
beni sensiz bıraktım
kırdım kendi kanatlarımı
ağlamaya başlasam iyi olur biraz daha acıklı olurdu sanki
düşmem ellerine o kadının
kadınların
izle sen öyle uzaktan.

24 Kasım 2008 Pazartesi

başka..

Sizin gibi düşünmüyor olabilirim ama bu dost veya arkadaş olamayacağımız sürekli kavga edeceğimiz anlamına gelmez. Evet bence Atatürk bir diktatördü ve Türkiye'nin başına gelen bu kötü şeylerde herkesin olduğu gibi askerinde parmağı var.

Ben sizin gibi maalesef gerçeklere kulağımı ve yüreğimi kapatamıyorum. Ben Dersimide biliyorum, Şemdinli'yide, Aktütün'üde. Ben asla haydi kızlar okula deyip ardında onlara ama sakın yüksek öğretimi aklınızda geçirmeyin demiyorum. Ben kimseye zorla Ne Mutlu Türk'üm Dİyene dedirtmiyorum. Sayabileceğim daha milyonlarca hatanıza karşılık sizi hala seviyorum ama nolur siz benden nefret etmeyin zaten bunları bile düşünmek ve bilmek bana yeterince ağır geliyor.

1 Kasım 2008 Cumartesi

güle güle arkadaşım

Hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz hep, ama biz değilsekte ölen, birilerinin ölmesi bazen etrafımızda üzmekten yıkmaktan öte bir şey hatırlatıyor bize.

Sende bende öleceğiz biliyorsun, hayallerimiz yaptıklarımız yapacaklarımız olmayacak artık. Bizi sadece beraber geçirdiğimiz zamanlardan hatırlayacaklar. Ve bir gün bizi hatırlayanlarıda hatırlayabilicek kimse kalmayacak.

Neden yaşamak öyleyse, bu mecburiyet neden. Acılar, hayal kırıklıkları, kalp kırıkları, göz yaşları, başarısızlıklar neden, neden katlanıyoruz bu sınavlara. Bu terk edilmeler, bütün bu saçlarımızdan bir teli daha beyazlatan her şeyi neden yaşıyoruz.

Kesinlikle hatırlanmak için, birilerinde iz bırakmak için. Tek bir hakkımız varken yaşamak için elimizden geldiğince var olmaya çalışıyoruz.

Ciddiye almadıkca ve onunla dalga geçtikce, böyle yapamamış milyarlarca insanın kahramanı oluyoruz. Uçabilen insanlar gibi inanılmazı başarıyoruz.

Onu herkesten hızlı yaşadığımızda ve yoğun bir yürekle erken öldüğümüzde de hatırlanıyoruz. Bir çok kadını hem sevip, hem sevildiğinizde de rahmetle olmasada çoğu zaman anılıyorsunuz işte bazen. Ya o kadın bir daha kimseyi sevip güvenememesine neden olarak sizi gördüğünde yada bir daha hiç öyle sevişemeyeceğini anladığında.

Birinin hayatını kurtardığınızda da aynı şekilde. Ya birinin hayatını kurtarmanıza rağmen sonrasında ölüyorsa. Ya siz ondan önce ölürseniz. Tanrı hepimizin hayellerine gülüyordur eminim ki.

Yaşamak güzel şey be kardeşim ne olursa olsun, onu ciddiye almamak güzel şey, yarın ölebileceğini bilmek harika bir duygu bunu bilmemene rağmen.

18 Eylül 2008 Perşembe

anka kuşu

kaybettiklerim ellerimde yürüyorum yarına
bi sabah uyandığımda, aynaya bakmaya korkacakken siz
ben vazgeçtiğim hayallerimle yüzleşmişken
siz gerçek sandıklarınızla boğuşuyor olcaksınız
kaybettiklerimi ellerimden bıraktım
dibe vurdum, ben yok olduktan sora varoldum

şaka

silahı doldurdum
tetik parmaklarımın ucunda
bardağı kaldırmaktan daha da kolay ölmek
bakana göre değişir bu ölme durumu
şakağım namnunun ucunda
basmak mı gerek?
yoksa savaşır olmak mı gerek
cenazem yakışıklı olurdu aslında ölsem ve bu yaşta dirilsem
bakanlara ve görenlere kendi gözlerimle göstersem
ve ne kadar zor aslında yaşamak
yanlış anlıyorsun işte
asıl ölmek isteyen ben miyim?
yoksa sandığın bu mu?
hissetmeyince ne sıcak değil mi?
ve duymayınca ne güzel dünya
görmeyince rezilliği
dua okurlarken onlar senin çürüyen bedeninin uzaklaşan ruhuna
yukardan bakmak hepsinin sol omzuna
günahlarını görmek
bak işte kırmızı kapı cehennem işte
söndüğünde ışığın göreceğin ilk ışık
cennet yada cehennem
bu şarjör neden boş ve ben nerden bulucam gecenin bu saatinde mermiyi
bıçağı nereye kadar sokacağımı bile bilmiyorum
kanım akarken izleyemem zaten
ne duman var bu saatte
ne de bir gram beyaz kar tanesi şeker tadında
boş bir sigara dumanı ciğerlerime çektiğim